Kolektif Akıl + Kolektif Aidiyet

Konuşmacılar: Fulya Çetin (Hafriyat), Metin Akdemir (İSD/dramaqueer)
Moderatör: Borga Kantürk

Borga Kantürk’ün moderatörlüğünde gerçekleşen üçüncü konuşmada, avantaj ve dezavantajları ile kolektif olma ihtiyacı, mahalle yapısı içindeki yerleri ve yarattıkları ortak zeminde üretilebilecekler ekseninde; kolektif gibi yaratıcı oluşumların, mahalle dokusuna ve dönüşümüne sağladığı işlevsel katkılar konuşuldu. Farklı kolektif yapıların, işleyiş modellerini merkeze alarak geliştirdikleri stratejileri tartışma zeminine açtı. Darağaç’ın yapısından yola çıkarak ise birlikte yaşamak ve kolektif bir yapının yaşadığı çevre ve mekân ile kurduğu ilişkiler örneklendirildi.

Fulya Çetin, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, 2007-2009 yılları arasında Hafriyat Karaköy’de, kendini “Çeşitli Sanatlar Alemi” olarak ifade eden mekânda, yüz altmışa yakın sanatçı, inisiyatif ve sivil toplum örgütü ile çalışma imkânı buldu. Birgün Gazetesi “Hafriyat Ameleleri” köşesinde günlük çizimler yaptı ve “İstanbul Defterdarları” sergisine katıldı. 2013-2015 yılları arasında ise Kaos GL dergisi için çizim ve görseller hazırladı. 2006’dan bugüne, Diyarbakır Sanat Merkezi’nde gerçekleşen “Lokal Cennet” ile başlayarak birçok Hafriyat sergisine katılan Çetin, aynı zamanda yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergide yer aldı. 2009’dan itibaren ise artSümer, Tütün Deposu ve Sanatorium gibi sanat alanlarında kişisel sergiler açtı.

Metin Akdemir, Sinema eğitiminin ardından kadın çalışmaları alanında yüksek lisans yaptı. Ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterilen filmlerin yönetmenliğini yaptı. İstanbul Onur Haftası, İstanbul Trans Onur Haftası, Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği ve Mersin Onur Haftası gibi Türkiye’deki çeşitli LGBTİ+ örgütlerinin sergi ekiplerinde yer aldı. 2018-2019 yıllarında bağımsız bir grup aktivist/sanatçı ile Sınır/sız isminde queer-feminist sanatçılarla yapılan karma sergiler düzenledi. 2015’den beri dramaqueer ve İstanbul Sanat Derneği’nin üyesi ve kurucusu olarak çalışmalarına devam ediyor.

“Amaç birlikte üretmek, istediğini yapmak; tamamen bağımsız ve özgür olabilmekti. Ürettikçe bizi birbirimize bağlayan bir ağ, bir harita oluştu. O haritada Hafriyat’ın merkezi ve ekseni gösteriliyordu. Organik bir bağ aslında. Sadece işi yapıp mekândan ayrılmak değil, üretmek ve üretirken de üzerine hep beraber düşünmek.” Fulya Çetin

Mahalle/Mekan

Konuşmacılar: Özgür Özakın, Öykü Canlı (poşe), Elif Bursalı & Zeynep Okyay (PASAJ)
Moderatör: Saliha Yavuz

Moderatörlüğünü Saliha Yavuz’un yaptığı konuşma serisinin ikincisinde, yaratıcı ve bağımsız oluşumlarda mekân/kamusal alan gereksinimi/ zorunluluklarının neler olduğu; sokağın bir deney alanı olarak kullanımının avantaj ve dezavantajları; mahalleli, sanatçı, sanayi ve sanat üretimi gibi iç içe geçmiş olan ilişkilerde geliştirilen diyalogların yanında, üretim ve sergilemeye yönelik strateji ve modellerin nasıl geliştirildiğine dair konuların tartışmaya açıldığı bir zeminde buluşuldu.

Özgür Özakın, 1993 yılında ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1997 yılında aynı bölümde yüksek lisansını, 2011 yılında ise Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde doktora çalışmasını tamamladı. Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders veriyor. Felsefe ve mimarlık, mekân kuramı ve sürdürülebilir mimarlık çalışmalarının odağında yer alır.

poşe, 2018 yılı baharında sanatçı Öykü Canlı ve Larissa Araz’ın kendi inisiyatifleriyle İstanbul, Moda’daki mekânlarında kurdukları bağımsız ve kâr amacı gütmeyen bir oluşumdur. Farklı deneyim, disiplin, üretim ve düşünme biçimlerinin birbiriyle konuştuğu fiziksel ve düşünsel bir yerdir. Ortaya çıkmasında harekete geçme ve bir araya gelme arzusu yatar. Deneyip yanılmaktan çekinmez, deneyim aktarımının gücüne inanır ve üretim süreçlerinin de ortaya çıkan işler kadar önemli olduğunu savunur.

Elif Bursalı, Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra, Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi yüksek lisans programından mezun oldu. “Sanatçı İnisiyatifleri ve Sanatçılar Tarafından Yürütülen Mekânların İstanbul Güncel Sanat Alanındaki Rolü” başlıklı tezini Berlin ile karşılaştırmalı olarak yazarak bu tür alanların iki şehirdeki koşulları ve sürdürülebilirliği konusundaki farklarını ortaya koydu. 2010 yılından beri PASAJ bağımsız sanat alanının ortak kurucularından olan Bursalı, PASAJ’ın AirBayrampaşa rezidans programının saha yürütücülüğünü de yapıyor.

Katılımcı ve sosyal odaklı projelere ev sahipliği yapan PASAJ bağımsız sanat alanının ortak kurucularından olan Zeynep Okyay, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Felsefe lisansı sonrasında, Bilgi Üniversitesi’nde Kültür Yönetimi yüksek lisans programındaki projesini katılımcı bir demo sözlük olan Bağımsız Sanat Alanları Sözlüğü ile tamamladı. Okyay, iki sene boyunca alanın terminolojisini yeniden ele almak ve yeni ifade biçimleri geliştirmek üzerine çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Creative Europe’un Fransa ofisi Relais Culture Europe tarafından düzenlenen I-team Kültürel Yaratıcılık Programı’na burslu katıldı. Gençlerin sanat pratikleri ile güçlendirilmesini hedef edinen Erasmus + projelerinde PASAJ ile birlikte yer aldı. Sanatsal ve kültürel çalışmalarına PASAJ ve amberPlatform çatısı altında devam ediyor.

“‘Mekân kimliği’, alansal, ölçülebilir ya da üçüncü boyut kartezyen dediğimiz bir geometrik durum değil, bir duygu ve aidiyetin içinde olan, belli bir takım duygulanım ve anlamlar üreten bir referanstır. Örneğin, Darağaç arkadaşlarımız buraya gelmeden önce de bir mahalleydi. Burada bir mahalle duygusu ve aidiyeti vardı. Biri “Ben Darağaç’ta yaşıyorum.” dediğinde, Darağaç’la ilgili referanslar bütününden yola çıkarak kendi kişisel anlamını üretiyordu. Arkadaşlarımız buraya taşındığında var olan bir referans setine, yeni bir referans entegre olmaya başladı.” Özgür Ozakın

Mahalle ve Kültür Sanat İlişkisi

Konuşmacılar: Emre Zeytinoğlu, Orhan Berent
Moderatör: Hale Eryılmaz

Darağaç’ın kent belleğinde yer etmiş tarihini ve yerelde yapılan araştırmaları konu edinen konuşma serisinin ilki, Hale Eryılmaz’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Darağaç’ın kendi deneyimlerinin de ışığında, yerelde gerçekleşen kültür etkinliklerinin yaydığı enerji ve çevreyle olan etkileşimi tartışmanın odağındaydı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik Bölümümezunu Dr. Emre Zeytinoğlu, Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi ve Işık Üniversitesi’nde sanat kuramları, tasarım kültürü ve sanat eleştirisi üzerine dersler verdi. Otuz yılıaşkın bir süredir solo sergiler açanve karma sergilere katılan; aynı zamanda sanatüzerine makaleler ve kitaplar yayınlayan Zeytinoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor.

Edebiyat Fakültesi mezunuolan Orhan Berent, çizgi roman dergilerinde editörlük ve yayın danışmanlığı yaptı. İzmir, trengarları,trenler, popüler kültür, futbol üzerine yazan Berent’in, “Alsancak’ın Sakini Altay” ve 1970’lerin kozmopolit İzmir’ini işlediği “Clarke’ın Doru Tayları” adlı kitapları bulunuyor. Berent’in “Öteki İzmir’in Çocukları” adlı, Ballıkuyu, Yapıcıoğlu, Mortake, Darağaç, Basmane ve İşçiler Caddesi’ni anlattığı yeni kitabı bu yıl yayımlandı.

“‘Yer’, insanları birbirine çeker. İnsanlar orada yavaş yavaş ortaklıklar koymaya başlarlar. Yani bir kimlikten bahsedeceksek, orada bir ‘yer’den söz ediyoruz demektir. Dolayısıyla, o yerin kuruluşu hiçbir zaman kökensel değildir. İçinde bulunan insanların birbirleriyle, bölgenin ve doğanın koşullarıyla bir yaşam inşa etmesidir. Bir yerin, bir mahallenin, ortak noktaları ve kültürünü, birbirinden tamamen farklı insanlar oluşturur. O halde mahalleye dışardan gelen bir yabancı da kendisine bir yer bulma hakkına sahiptir. Yani o yabancı, mahallenin taşlaşmış yapısını çözebiliyorsa, kendi karakterini elden kaçırmaksızın o mahalleye bir şey ekleyebiliyorsa, oraya dahil olmuş demektir; ille de oraya yerleşmesi şart değil. Geçicilik vardır çünkü mahallenin içeriğinde. Ne kadar yabancı da olsa, kendisini o noktada buluşuyla ve eklediğiyle mahalleye dahil etmiş demektir. ‘Kültür’ dediğimiz de sınırları son derece esnek, gelişen ve yabancıyı onaylayan bir durumdur. Başka türlü kültür oluşmaz.” Emre Zeytinoğlu