Nesneler, bir sonraki yaşam

Caner Çoban bu sergisinde Dada’nın eleştirel alaycılığını, Arte Povera’nın tavrını ve sürrealizmin ulaştığı düşler dünyasını başlangıç noktası olarak belirler. Malzemelerini sokaklarda rastladığı terkedilmiş, çöp kenarlarına bırakılmış, atıl durumdaki nesnelerden seçer. Ölmekte olanı yaşatmaya çabalar. Seçmiş olduğu bu nesneleri kendisinde yarattığı çağrışımlar üzerinden yeniden adlandırır, kurgular ve sunar. Nesnelerle olan uğraşını, iletişimin en sessiz hali olarak yorumlar.

Atölyesinin bulunduğu bölge olan Umurbey mahallesi, eski ismiyle Darağaç, geçmiş zamanın şimdiki halini yaşar gibidir. Malzemelerini çoğunlukla bu bölgeden seçmektedir. Bu bölgede bütünüyle ölmekte olanı yaşatmaya çabalar bir haldedir. 

Geçmişin kendisi anılarda yoğunlaşır, bu yüzdendir ki “çekmece” nesnesini vurgulayarak kullanır. Kendisinin de saklama ve yaşatma çabası içerisinde olduğu çalışmalarını, nesneler aracılığı ile yarattığı kurguları çekmecelere yerleştirir. Ana malzemesi ağaçtır. Yanıp gideni, duman olanı seçmesi geçiciliği vurgular niteliktedir. Aynı zamanda plastik malzemeyi de ön plana çıkarmaktadır. Petrolün en faydasız hali olan plastiği kullanırken; çağın en işlevsel amacı ile aynı malzemeden çıkan en yararsız maddeyi, despot bir yapı olarak gördüğü brütalist mimariye işlendiğini fark eder ve kullanır. Pencere kasası ile mezar mefhumu arasında paralellik kurar, böylece her ikisi de geçişi temsil etmektedir. 

Atölyesinin bulunduğu mahalledeki tek meydan olan Gomel Meydanı’na bir heykel tasarlar. Bunu o bölgedeki karakteristiği belirleyen araba parçalarından ve hurda malzemelerden yapar. Umurbey (Darağaç) bölgesindeki insanlar geçimini, halihazırda var olan arabaları ve motosikletleri iyileştirerek sağlar. Yaptığı “Dikilitaş”ı ise; geçmişten bu yana işçi sınıfının yoğun olduğu bu bölgedeki 3 vardiya çalışılan zamanlara ithaf eder. 

Elden Ele

“Elden Ele” projesi çeşitli disiplinlerden 12 sanatçının ortak üretimiyle gerçekleşti. Üretimler, tıpkı Kulaktan Kulağa oyununda olduğu gibi, bir sanatçıdan diğer bir sanatçıya aktarıldı.

Bir sanatçının üretimiyle başlayan eser, ilham verdiği diğer bir sanatçıya devredildi. Sanatçıların yaklaşık 4 günlük bir üretim süreci oldu. Eserler analogdan dijitale, fizikselden sanala farklı mecralara geçiş yaptı. Bu geçiş disiplinlerarası bir şekilde üretimlere de yansıdı. 

Bu proje, pandemi süreci ve yaşanan son doğal afetin ardından İzmir’de üreten sanatçılar arasındaki dayanışmayı arttırmak ve üretimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Darağaç Var

Mahallenin kendine has düzeni içinde yaşayan ve hayatta kalma çabasıyla üreten sanatçıları, yeniden bir arada var oluyor. Darağaç 5. senesinde, sokakları terk edilmiş mahallenin kontrolünü ele alıyor:
Bürokrasi, var.
Her şeyi gören gözler, var.
Denetlenmenin yapay güven(liğ)i, var.
Darağaç Var, toplumsal güç dinamiklerini ve mercek altındaki yaşam alışkanlıklarını sorguluyor. Konuklarına ise steril bir deneyim vadediyor.

Sanatçılar: Ahmet Yörük, Ali Cem Doğan, Ayşegül Doğan, Merey Şenocak, Caner Çoban, Cem Sonel, Cenkhan Aksoy, Çağrı Toksözlü, Demet Bilgen, Fatih Altan, Hilal Doğan, Tuğçe Akay, Zarife Arslan

Darağaç IV: “Lüzum”

Dördüncü yılında Kültür için Alan tarafından desteklenen Darağaç, bu seneki projenin en büyük ayağı olan 4. sergisi ile bu kez yaşadıkları mahallede daha fazla dönüşüm ve deneyimlemeye açık, kalıcı üretimlerin yer aldığı bir sergi sunmayı hedefliyor.

“Lüzum” sürecinde, lüzum ve kalıcılık temaları üzerinden üretimde bulunan 30 sanatçı ve 2 farklı çalışma grubu, Darağaç’ın mahalleli olarak dört yıldır karşılıklı biriktirdiği sözlü tarih arşivini mahalle belleğinde iz bırakan işlere dönüştürme fikrinden yola çıktı.

Lüzum izleyicilere; yarı kamusal yarı özel bir alan üzerinden gelişen bir ses ve görsel performansa eşlik eden bir yerleştirme, tipik mahalle geleneklerini farklı bakış açılarıyla ele alan dinamik performans ve yerleştirmeler, mahalle sınırları içerisinde uzun zamandır boş vaziyette duran duvarlar, atıl alanlar ve çürümeye terk edilmiş hurdaları kaynak olarak değerlendirerek tekrardan üretime dahil eden yapıtlar sunuyor.

“Lüzum”, sanatçı ve mekân ilişkisi, sanatçı ve içerisinde bulunduğu toplum ilişkisinde mekânın oluşturduğu zemin ve sanatçı üretimlerinin mekânda kalıcılığını odağına alıyor.

Sergi boyunca görme engelliler için Ebru Atilla tarafından rehberlik, Arzu Oto tarafından ise sesli betimleme yapıldı. Aynı zamanda sergi kitapçığı görme engelliler için Braille alfabesine çevrildi.

Emre Yıldız

“Darağaç Tabela Atölyesi”

Caner Çoban

“Dikilitaş”

Nejat Satı

“Yeni Nejat Eczanesi”

Engin Konuklu

“Saziye Hanım”

Ahmet Yörük

“Somun Döngüsü”

Ali Kanal

“Alamet”

Numan Erdinç

“Günleri İpe Dizmek”

Gülhatun Yıldırım

“Performans”

Etem Şahin

“Scripturire”

Dilruba Balak

“heyamola”

Rafet Arslan

“Merhaba İzmir ya da Lüzumsuzsa Söndür!”

Resul Karakuş

“Rutubet”

Kadir Kayserilioğlu

“Sofralar”

Fatih Altan & Hasan Usta

“Deneme Bir’ki”

Demet Bilgen

“Bez Üzerine Yağlı Boya”

Fatoş Özgürtepe

“Pano”

Tuğçe Yücetürk

“Kelebek Etkisi”

Merve Vural

“Kurgusal Seçim Afişi”

Bengü Şener & Ebru Sağay

“-Muhtar sen misin?
-He baba.”

Hasan Işıklı

“Sadece Suzi”

Ramazan Can

“Yüklük Serisi”

Cem Sonel & Ramazan Can

“Korsan İş”

Hasan Pehlevan

“İsimsiz”

Şafak Gürboğa

“Temel Eğitim”

Yekateryna Gyrgorenko

“Rahim”

Ardıl Yalınkılıç

“İsimsiz”

Kalender Meşrep

“Dilemma”

Darağaç III

Darağaç, 3. sergisinde birbirinden farklı dinamikler barındırıyor. Mahalleye bu yıl açılan Göçmen Kayıt Merkezi ile beraber artan hareketliliğin doğurduğu diyaloglar, sergiye katılan kimi sanatçıların üretiminde çıkış noktası oldu.

Serginin hazırlık sürecinde, yerelde yapılan tarih araştırmasıyla edinilen yeni bilgiler ve Mini Cooper’ın ilk tasarımcısı Sir Alec Issigonis’in burada doğup büyüdüğünün öğrenilmesi, Darağaç sakinlerini, tasarımcıyı yâd eden, kolektif bir iş yapmaya teşvik etti.

Darağaç, mahallenin imkânları dahilinde kamusal ve özel alanlarda, kolektif ve bireysel birçok güncel sanat pratiği ve üretim potansiyelini bir arada deneyimlemeyi ve devam ettirmeye çalıştığı mahalle yaşamı dinamiklerine yeni biçimler önermeyi sürdürüyor.

Cengiz Tekin

“Çevreye Verdiğimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dileriz”

Selver Yıldırım

“İsimsiz”

Aycan Genlik

“Medya Ödevi: Darağaç Gazetesi”

Tuğçe Akay

“Nazmiye Bilecik Hikâyesi”

Gizem Karakaş

“İstanbul’dan Sevgilerimle”

Cem Sonel

“Darağaç için Özel Tasarımlı Duvar Resimleri”

Yenal Elbirlik

“3D (Doğduğum, Doyduğum, Durduğum Yer) Ayrıca Dünüm ve Darağaç”

Kadir Kayserilioğlu

“Baba Gibi, Oğul Gibi”

Alpin Arda Bağcık

“Loksapin”

Özgür Demirci

“Şehir Kütüphanesi”

Mert Çakır

“ARA”

Fatih Altan

“Sıkışma”

Hüseyin Özgürtepe

“Hüseyin Özgürtepe Koleksiyonu”

Fırat İtmeç

“Kaybetme Şampiyonları”

Özlem Oğuzhan

“9-1=Mezar Şehirler”

Mert Yavaşça

“Aile Oyunu”

Berna Dolmacı

“Sığınak”

Leman Sevda Darıcıoğlu

“Bekleyiş II: Darağaç
Kim Kimi, Kim Neyi Ne Zaman, Ne Kadar Bekler?”

Mehmet Dere

“Amip Sözcükler”

Darağaç

“Alec Issigonis Madalyonu”

Sevgi Aka

“Tekrar ve Varyasyon”

bkz. darağaç

İlk serginin devamı niteliğindeki ‘bkz. darağaç’ sergisinde, sanatçılara ‘mekân’larına özgü üretimleriyle yine mahallenin sakinleri eşlik ediyor. Açık ve kapalı alanlarla bütün mahalleye yayılan sergi sanata, mahalle ve kent yaşamının dinamiklerine dair yeni biçimler öneriyor.


Nisan Güven

“Bir İneğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri”


Demet Bilgen

“Oda”


Talha Demiral

“İstirdat”


Merey Şenocak

“Can Sıkıntısı Güzellik Salonu”


Burak Dikilitaş

“Televaroluş Operatörü”


Arda Özgürtepe & YOSEK

“Duvar Resmi”


Verda Sipahi

“Döngü”


Etem Şahin

“Vivienne Noir”


Ortadoğu Pavyonu

“Gençlik Çeşmesi”


Fatih Altan & Cenkhan Aksoy

“İffetsiz Erkler”


Tuğçe Akay

“Perde”


Gülnihal Kalfa

“Bakınız”


Marc Lochner

“Yabancı”


Nazım Arslan

“Mavi İnekten Sonra”


Ali Kanal

“İkram”


Ali Cem Doğan

“Gözyaşlarımız Bitti Mi Sandın?”

darağaç/bu arada

Bu sergi Umurbey’de yaşayan ve üretenlerin sokaklara yerleştirdikleri ve dönüşüme soktukları şeylerle, üretimin örgütlendiği bir hareket alanı sunuyor. Tahmin edilemez olanı, mahallenin sistem büken insan bağlarını ve yerleşimlerle ilişkisini gösteriyor.

…Kapalı bir küre içinde kaynayıp coşuyoruz, kendimizi gösteriye veriyoruz, boş laflar zafer kazanıyor. Her seferinde, ama küreyi taşıyan mukadderat halini almış ve bizim giderek daha az belirleyebildiğimiz, bir tarihtir; yaptığımız işlerin, biz istemesek de kesin bir ivme kazandırdığı ama fikirlerimizin hakim olamadığı bir kasırga. Artık kendimizi tahayyül edemiyoruz, kendi sorumluluğumuzu üstlenemiyoruz ve hoşumuza giden bir durumun içine gömülüyoruz, bizi ancak bir felaket çıkarabilir bunun içinden, kendi gerçekliğimiz karşısında erkekliğimizi yitiriyoruz, yazgı karşısında kadınız.

İşte bu yüzden bütün gerçekliğimizin simgesi labirenttir; çünkü bize zamanın özetini veren şey labirent imgesidir, labirent sürüdür, artık kendimizle buluşamayız, ortak paydamız yoktur artık, biz gerçek dışıyız ve gerçek dışı olmayı onaylıyoruz. Ortaklık sorun olmasaydı iletişim sözcüğü hiç moda olur muydu? Aslında, biz bir yalnızlar yığınıyız, yine de karmakarışık birhalde yuvarlanıyoruz, bizi birbirimize katarak tek başımıza bırakmaya devam eden şeyin kurbanıyız…*

Kent merkezlerine hapsolmuş ortalama insan için Darağaç, Çamdibi, Gürçeşme, Pınarbaşı gibi mahalleler, görülemeyen ve beklenmeyene dair bir anlam içeriyor. İş ve endüstri olanakları, yerleşim yerlerinin yaşamak için nispeten daha uygun olması mahalle kültürünün oluşumundaki faktörlerden en önemlisi bile olabilir. Bu özellikleri, mahalleyi sanatçılar için -ya da özgür bir atölye fikri yüzünden- cazip kılar. Güneş, Fatih, Cansu, Nazım, Inese, kimya dükkanına sahip bir türk sanat müziği solisti olan Cem Abi, atölyesinde çalıştığı enstalasyon sanatına yakın bir özende boyadığı ve yerleştirdiği otomobil parçalarıyla Hasan Usta gibi… Darağaç bu anlamıyla jeokültürel bir önem arzediyor olabilir…

*Albert Caraco “Kaos’un Kutsal Kitabı. Bréviaire du chaos. 1982” syf: 28-29.


Ali Cem Doğan & Aycan Genlik

“Allah Ve Beton”


Ali Kanal

“Komşu Komşunun”


Ayşegül Doğan

“Misafir ol gel bana…”


Burak Dikilitaş

“Yıldızlararası Seyrüsefer”


Cansu Çakar

“Neden Latife?”


Cem Kimya

“Notaların Kimyası”


Cenkhan Aksoy

“…gidenler oldu.”


Fatih Altan

“Hangi Birine Yaklaştık; Kaç Kişiyle Karşılaştık?”


Güneş Topalöz

“GÜNEŞ”


Hasan Usta

“Beni Yanlış Anlama!”


Inese Krizanovska & Nazım Arslan

“Mavi İnek”


Mehmet Dere

“Alem Cutout Olmuş”


Yunus Emre Erdoğan

“İsimsiz”